Diyanet’in cuma hutbeleri… Ali Erbaş’a yanıt Spinoza’dan geldi

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cuma hutbelerinde önce modacılar ve bazı medya çevreleri, “çıplaklığı özendirmek” ile suçlamasına ve kadınlarım giyimine yönelik sözleri, ardından “karşılıklı rıza olmadan Allah’ın koyduğu miras ölçüsünü değiştirmenin ilahi adalete aykırı olacağı, kız çocuklarının mirastan mahrum bırakılması ve yine kız çocuklarının Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmamasının kul hakkına gireceği” sözleri pek çok kesimin eleştirisiyle karşılandı. Cumhuriyet gazetesinden Ergin Yıldızoğlu, “Bir gün, Spinoza sinagoga girer…” başlıklı yazısında konuyu felsefi olarak ele aldı:

“Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı. Dışarı çıktığında bir daha asla aynı insan olmayacağını biliyordu. Avrupa Yahudiliğinin merkezinde, en etkili din adamlarına açıklamak üzere olduğu şey sadece felsefi bir keşif değildi. Bu, insanlığın bin yıldır içinde kilitli kaldığı zihinsel hapishanenin anahtarıydı. Bu erkeklerin inşa ettiği, sürdürdüğü ve sadece onların işine yarayan bir hapishaneydi. Spinoza, dünyadaki her dinsel kurumun umutsuzca sonsuza dek gömülü kalması için dua ettiği şeyi ortaya çıkarmıştı.

Spinoza, Tanrı’nın var olmadığını söylemedi. Çok daha kötü bir şey yaptı: Dinlerin Tanrı’sının politik bir icat olduğunu kanıtladı. Neden tüm dünya dinlerinin bu kadar benzer bir yapısı var? Neden hepsi sizinle, ilahi olan arasında aracılara ihtiyaç duyuyor? Neden hepsi, Tanrı adına konuştuklarını iddia eden adamlara mutlak itaat talep ediyor?

Spinoza bu soruların cevabını keşfetti. Tanrı sonsuzsa nasıl yaratığından ayrı olabilir? Eğer Tanrı mükemmelse neden ibadete ihtiyaç duysun? Eğer Tanrı sevgi doluysa neden cehennemi yarattı? Ve sonra her şeyi değiştiren o soru geldi. Eğer Tanrı, olacak her şeyi biliyorsa neden her şey tam da bildiği gibi gerçekleştiğinde kızıyor?

Spinoza, tüm organize dinin sinir uçlarına, tüm kontrol sistemini destekleyen temel çelişkiye dokunmuştu. Eğer Tanrı, İncil’in iddia ettiği gibi gerçekten sonsuz, her yerde ve ebediyse o zaman bir yerde olamaz, her yerde olmak zorundadır. Eğer Tanrı gerçekten mükemmelse hiçbir şey arzulayamaz çünkü arzu eksiklik anlamına gelir ve mükemmellikte eksiklik olamaz. Eğer Tanrı gerçekten ebediyse fikrini değiştiremez çünkü değişim zaman anlamına gelir ve ebediyet zamanın ötesindedir. Ama o zaman kimdir bu sinirlenen, pişman olan, anlaşmalar yapan, cezalandıran ve ödüllendiren Tanrı? Kimdir bu tam olarak huysuz bir kral gibi davranan Tanrı?

İncil’in Tanrı’sı, Tanrı değildir. O, politik gücün insani yansımasıdır. Spinoza’nın keşfettiği şey sadece felsefi değildi, binlerce yıldır işleyen mükemmel bir sosyal mühendislik planıydı. Bir kontrol mimarı gibi düşünün. Ordular olmadan milyonlara nasıl egemen olursunuz? Onları nasıl gönüllü olarak sizin için çalıştırırsınız? Onların, onlara zarar verse bile sisteminizi savunmalarını nasıl sağlarsınız? Basit. Görünmez bir Tanrı yaratın. Her zaman izleyen ama asla gözlenemeyen bir Tanrı. Din adamlarına hitaben devam etti: Sürekli yargılayan ancak yargı kriterleri sadece sizin tarafınızdan yorumlanabilen bir Tanrı. Koşullu seven bir Tanrı. O sadece din adamlarının belirlediği kurallara uyanları sever. Şiddetle cezalandıran bir Tanrı ve tesadüfen, onun adına cezaları uygulayan sizsiniz. Cömertçe ödüllendiren bir Tanrı ve ne tesadüf, bu ödüllerin nasıl dağıtılacağına karar veren, dağıtımı kontrol eden sizsiniz.

Dahası, bu Tanrı’nın bir egosu vardı. Kıskanıyordu. Fikrini değiştiriyordu. Politik anlaşmalar yapıyordu. Kabile kriterlerine göre favori halklar seçiyordu. Mali haraçlar talep ediyordu. Başka bir deyişle, tam olarak tapınılmak isteyen dünyevi bir kral gibi davranıyordu. Ve bu Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileri, tesadüfen, krallar gibi yaşıyorlardı. Altın saraylar, lüks kıyafetler, tebaalarının yaşamı ve ölümü üzerinde mutlak güce sahipler.

Bu sistemin en parlak yanı, kendini sürekli kılmasıydı. İnsanlar ne kadar çok acı çekerse o kadar çok manevi teselliye ihtiyaç duyarlar. Ne kadar çok manevi teselli ararlarsa o teselliyi sağlayanlara o kadar bağımlı hale gelirler. Ne kadar bağımlı hale gelirlerse teselliyi verenlere o kadar çok güç verirler. Bunların ne kadar çok gücü olursa insanları acı çektirecek durumlar yaratma yetenekleri o kadar artar. Bu mükemmel bir iş modelidir. Sorunu yarat sonra çözümü sat. Yarayı aç, merhemi sat. Korku üret, korunma sat.

Spinoza da nereden çıktı derseniz, kadınların, bedenlerini, tatil pratiklerini, ve miras haklarını hedef alan hutbeleri okuyunca aklıma geldi. O sırada “YouTube”da Spinoza ile ilgili bir “podcast” izliyordum”

SPINOZA KİMDİR

Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Spinoza,evren ve insan hakkında modern fikirler ileri sürerek öncü ahit eleştirileri yapmış ve zamanla 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Descartes’ın fikirlerinden etkilenen Spinoza, Hollanda Altın Çağının önde gelen filozofu olmuştur.

Spinoza Amsterdam’da, Portekiz Yahudi cemaatinde büyümüştür. İbrani kutsal kitabının doğruluğu ve Tanrı’nın doğası hakkında o dönem çok tepki çeken fikirler geliştirmiştir. 23 yaşındayken, kendi ailesi de dahil, Yahudi cemaati tarafından dışlanmıştır. Kitapları daha sonra Katolik Kilisesi’nin yasaklılar listesine girmiştir. Çağdaşları tarafından sıkça ateist olmakla itham edilse de, yapıtlarının hiçbirinde Tanrının varlığını reddetmediği gibi, teolojik ve politik inceleme adlı kitabı incelendiğinde Peygamberi de reddetmediği görülür. İncilin tahrif edildiğine inanır ve bunu ispatlamak için incilden ayetleri referans gösterir. En büyük eseri Etika adlı kitabıdır.

Spinoza deterministti ve özgür iradenin varlığını reddetti. Bu, sonraki yüzyıllarda felsefesiyle ilgili birçok tartışmaya yol açtı. Aslında, hem determinizmi savunan hem de özgür iradeyi reddeden ilk modern filozoflardan biriydi. Bununla birlikte, felsefesi hem etik hem de politik olarak özgürlüğü savunur. Spinoza, herhangi bir şeyin insan arzu ve inançlarından bağımsız olarak iyi veya kötü olabileceğini reddeden ahlaki bir anti-realistti.

Related Posts

CHP’de Samsun depremi: Kavga MYK masasında

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Samsun’da uzun süredir devam eden iç tartışmalar, Atakum’da yaşanan kavga ve bir partilinin beyin kanaması geçirmesiyle kritik bir eşiğe geldi. Yaşanan gelişmeler yalnızca yerel bir sorun olarak kalmadı, Ankara’ya da taşınan ciddi bir krize dönüştü.

Ada’da transfer fırtınası: Milyonlar havada uçuşuyor

Transfer döneminde Premier Lig kulüpleri rekor harcamalarla kadrolarını güçlendirmeye devam ediyor. Liverpool, Arsenal ve Manchester City arasında kıyasıya bir şampiyonluk yarışı başlarken, Gyokeres, Isak ve Wirtz gibi yıldızlar dikkat çekti.

Zelenski, Trump ile görüşmek üzere Washington’a ulaştı: Umarım Amerika ve Avrupalı dostlarımızla ortak gücümüz Rusya’yı barışa zorlar

Zelenski, Trump ile görüşmek üzere Washington’a ulaştı: Umarım Amerika ve Avrupalı dostlarımızla ortak gücümüz Rusya’yı barışa zorlar

Samsunspor Posiadala’yı Kiraladı

Samsunspor, Polonyalı kaleci Albert Posiadala’yı devre arasına kadar kiraladığını açıkladı.

Denizlispor, Emir Toprak’ı Düzcespor’a Satıldı

Denizlispor, 19 Ağustos’taki kongre öncesinde genç oyuncusu Emir Toprak’ı Düzcespor’a transfer etti.

Isparta’da Yol Tartışması Kanlı Bitti

Isparta’da bir araç sürücüsü ve ailesi, motosikletlilerin saldırısına uğradı. Aile yaralandı.