“Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun beşinci toplantısı sona erdi.
Toplantının ikinci oturumunda, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı ile İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri gözlem, öneri ve görüşlerini ifade etti.
Odatv, dünkü toplantının tutanaklarını inceledi.
Numan Kurtulmuş ilk sözü Cumartesi Anneleri’ne verdi.
Barış Anneleri’nden Nezahat Teke konuşmasına “Aslında ben bir Kürt anneyim. Eğer bugün burada Kürtçe konuşsaydım kendimi daha güzel ifade edebilirdim ama o imkân bana verilmediği için Türkçemin yettiği kadarıyla konuşmaya çalışacağım” diye başladı.
MECLİS’TE KÜRTÇE TARTIŞMASI
Bunun üzerine CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Diyarbakır Milletvekili Meral Danış Beştaş “Sayın Başkan konuşsun, biz çeviririz” diyerek yardımcı olmaya çalıştı.
Numan Kurtulmuş ise, “Arkadaşlar, burada bir şey yaparken başka bir şeyi yıkmayalım. Dolayısıyla, herhangi bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin her ne kadar Genel Kurulunda değilsek de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuralları” dedi.
“ÖCALAN’LA GÖRÜŞÜLMELİ”
Öcalan’ın çözüm için çabaladığını ifade eden Teke, “Komisyonun onunla da görüşmesi gerekiyor. Komisyonun kendi arasında, işte, “Kendin pişir, kendin ye.” meselesi olmasın. Eğer işin içindeyse birlikte yürütmeleri gerekiyor, ben bu ne söylemek istiyorum. Diyorum ya, hani. Kürtçe anlatsaydım daha güzel anlatırdım diye, ben kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyorum yani. Kusura bakmayın, bugün en büyük haksızlık bana oldu, tam ifade edemediğim için. Gerçekten, bilseydim Diyarbakır’dan bir tercüman getirirdim, beni tercüme etmesi için” ifadelerini kullandı.
SURİYE KONUSU
Teke’nin, “Rica ediyorum bu Meclisten, bizi yan yana getirsinler, elini uzatmasınlar Suriye’ye. Zararı bir tek Türkiye’ye olmayacak. Niye Türkiye elini uzatıyor oraya” ifadeleri de dikkat çekti.
NUMAN KURTULMUŞ TEBRİK ETTİ
Nezahat Teke’nin “Evlatları değil silahları gömelim” sözü Numan Kurtulmuş tarafından da dillendirilerek takdir edildi.
Numan Kurtulmuş daha sonra sözü Barış Annelerinden Türkiye Bozkurt’a verdi.
Kürtçe konuşmak istediğini söyleyen Bozkurt, “Bu 100 yıllık bir problem. Eğer burada biz ana dilimizle konuşamıyorsak demek ki burada bir problem vardır. Ben de Türkçe bilmiyorum. Okuma yazmam da yoktur. Ama bildiğim kadarıyla söylerim. Türkçem çok bozuktur çünkü ana dilim değildir. Ben istiyordum kendi ana dilimle konuşayım. Maalesef hala problemler devam ediyor” dedi.
“ÖCALAN HİÇ YANLIŞ YAPMADI”
Daha önce de çözüm süreci olduğunu hatırlatan Bozkurt, “Dolmabahçe’de olmuş, Diyarbakır’da Habur Kapısı’na kadar insan seli oldu. Geri dönenleri karşıladılar ama geldiler, onları cezaevine attılar. Dolmabahçe’de biz 18 ay orada oturma eylemi yaptık. Biz dedik, ‘bu barış bu masa artık tekrar kurulsun, artık anneler ağlamasın. Kürtlerden 45 bin insan öldürülmüş. Biz diyoruz bunun hesabını kim verecek? Ama biz bile bir hesap istemiyoruz. Biz diyoruz ki yine barış olsun. Öcalan, 27 Şubat’ta bir çağrı yaptı. Gerilla onların çağrısını yerde bırakmadı çünkü Öcalan şimdiye kadar hiç yanlış yapmamış. Bundan sonra da yanlış yapmaz çünkü Kürt halkı ona güveniyor. Onun için bu komisyonda onu dinlemeliler çünkü gerçek muhatabı odur. Onlarla konuşmalılar, dinlemeliler” dedi.
“ÖCALAN’IN ÖZGÜRLEŞMESİNİ İSTİYORUZ”
Biz bu ülkenin insanlarıyız, uzaydan gelmedik. Bu komisyon, hakikatle, adaletle yürüse iyi olur. Kimse kimseden üstün değil. Biz madem ki barış, kardeşlik istiyoruz, bu savaşı durdurmak istiyoruz, terörist isminin artık Kürdün üstünde kullanılmaması gerekiyor. Basının dilinin durması gerekiyor. Barış, her şeyden, sudan, ekmekten daha önemlidir. Bir canımız vardır, barışa feda olsun, yeter ki analar ağlamasın. Bu silahları susturmak için Meclis’ten, komisyondan rica ediyorum. Kimse kimsenin düşmanı değil. Öcalan’ın özgürleşmesini, gerillanın özgürleşmesini istiyoruz. Askerler de, gerilla da, polis de hepsi anaların çocuklarıdır.”
Komisyonda söz alan Barış Annesi Rebia Kıran da şunları söyledi:
Öcalan’ın özgürleşmesini istiyoruz. Gelsin -siz dediniz- Mecliste otursun, derdimizi birbirimize anlatalım. Şimdi, hâlâ tecrit var. Biz analar olarak halkın içine giriyoruz, her yerde toplantı alıyoruz, bu halkın fikrini alıyoruz. Halk bize ne diyor? Analar söylediler, bize ne diyorlar? Diyorlar ki: “Hani barış nerede, bir adım atılmamış.” Bundan sonra inşallah adım atılacak, bu silahların yerinde güller, çiçekler olacak. Kimse çocuklarını, Türk, Kürt anaları çocuklarını ölüm için büyütmemişler. Eğer bu ülkede, Türkiye’de hak, hukuk, adalet olsaydı çocuklar dağa çıkmazdı.
Şimdi, diyorlar: “Gerilla gelsinler.” Acaba hangi şartla gelecekler Türkiye’ye? Onları cezaevine tıkacaklar, otuz sene muhabbet, ağırlaşmış ceza; böyle barış olmaz. Madem ki öyle istiyorsunuz onlar da gelsinler, siyasetin içine girsinler, siyaset yapsınlar bu ülkede.
Mademki barış istiyoruz, mademki silah istemiyoruz, bu silahı susturmak için ben bu Meclisten, bu Komisyondan rica ediyorum. Kimse kimsenin düşmanı değil, bir ülkede yaşıyoruz, bir bayrağın altında yaşıyoruz. Öcalan’ın özgürleşmesini istiyoruz, ondan sonra, gerillanın özgürleşmesini istiyoruz. Askerler de, gerilla da, polis de hepsi anaların çocuklarıdır. Hiçbir zaman Barış Anneleri dememiş ki: “Bu ölsün, şu ölsün!” Biz ölümün karşısındayız, ölüm istemiyoruz.
İHD Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, komisyonun yasayla kurulmamasını eleştirdi, çalışma süresinin kısa olduğunu söyledi.
İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Vetha Aydın Yüksel, Derneğin çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.
Kendilerinin bu sürecin hem tanığı hem mağduru olduklarını ifade eden Yüksel, “Kürt meselesinde çıkan sorunlardan kaynaklı hem mağdur hem tanık olarak karşınızda duruyorum. İHD’nin dili, İHD’lilerin istediği devamlı barıştır. Yargı süreçlerine maruz kalsak da tehdit edilsek de kurulan komisyonla birlikte bu çalışmaları yürüteceğiz. Barış hakkını savunmaya, insan hakları ihlallerini görünür kılmaya devam edeceğiz. İnsan haklarına dayalı bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz.” diye konuştu.
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, kalıcı barışın tesisi için önerileri olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Komisyonun, PKK militanlarının silahsızlanması ve toplumsal yaşama katılması için gerekli yasal düzenleme hazırlıklarına başlayarak bu konuda olumlu dünya deneyimlerinden ve uzman kişilerden faydalanması gerektiğini düşünüyoruz. Kürt toplumunda manevi değeri yüksek olan Şeyh Said, Seyit Rıza, Said Nursi gibi büyüklerin mezar yerlerinin açıklanarak, naaşlarının ailelerine teslim edilmesi gerekiyor. Bu husus toplumun sürece güvenini artıracağı gibi onlarca yıldır devam eden kişilerin yakınlarını gömebilme hakkının ihlalini de sona erdirecektir.”
İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği Genel Başkanı Kaya Kartal, tarihi bir süreçten geçildiğini dile getirdi.
Kartal, sürecin hukuki metinlerle taçlandırılması gerektiğini belirterek, çözüm yönünde atılan adımları destekleyecek ve tekrar silaha dönülmesini engelleyecek fikirler üretmenin önemine dikkati çekti.
Çözüm önerileri olarak geçmişi kurcalamaktan ziyade geleceği inşa etmek perspektifinden hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Kartal, “Bu toplumun özellikle Kürtler ve Türkler açısından baktığımızda çok temel birleştirici unsurları var. Din, bunlar içinde en önemlisi.” dedi.
Kartal, infaz kanununun yamalı bohçaya döndüğünü ve artık değişmesi gerektiğini söyledi, bazı belediyelerde yapılan görevlendirmelere son verilmesi gerektiğini savundu.
Süreçte ciddi bir aşamaya geçildiğini, silahların yakıldığını ifade eden Kartal, “Bunun artık geri dönüşünün olmaması lazım.” diye konuştu.
Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkanı Mahsum Batı, sürecin şeffaf olmasını temenni ettiklerini söyledi. Batı, Tahir Elçi dosyasının klasik bir cezasızlık örneği olduğunu savundu.
Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkan Yardımcısı Erkan Şenses, PKK’nın fesih ve silah bırakma kararını önemsediklerini ifade etti.
Şenses, kalıcı barış ve refah ortamının oluşabilmesi için ciddi bir demokratizasyona ihtiyaç olduğunu söyledi.
– “EVET UMUDUMUZ VAR, BU SÜREÇ TAMAMLANACAKTIR”
İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Fehmi Bülent Yıldırım ise İHH’nin uluslararası ara buluculuk tecrübelerine vurgu yaptı.
Daha önce Filipinler’de hükümet ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi, Tayland’da Patani bölgesinde Malay Müslümanları ve hükümet arasındaki görüşmelerde ve Afganistan’da Taliban ile diğer gruplar arasında ara buluculuk görüşmelerinde yer aldıklarını belirten Yıldırım, “Uluslararası ara buluculuklarda şunu gördük, ülkenin dışında herhangi bir el bu barış masalarına veya çözüm süreçlerine veya silah bırakma süreçlerine müdahil oluyorsa süreç bir noktadan sonra tıkanıyor ilerlemiyor. O nedenle Meclis’teki bütün partilerin burada görev alması, burada bir iradenin varlığını gösteriyor ve Meclis Başkanımızın da buna başkanlık yapması nedeniyle evet umudumuz var, bu süreç tamamlanacaktır.” diye konuştu.
Yıldırım, Kürt, Türk ve Arap kardeşliğinin Orta Doğu’daki oyunları bozacağına inandıklarını vurgulayarak, “Suriye, Irak, Orta Asya, Kafkasya, Ermenistan, Rusya ve Almanya, Fransa, daha birçok yerle görüştük, çalıştaylar düzenledik.” dedi.
İsrail’in Mavi Marmara baskınında Türk ve Kürtler ile Arapların şehit olduğunu söyleyen Yıldırım, Türklerin, Kürtlerin ve Arapların İsrail zulmü karşısında birleştiğini dile getirdi.
Türkiye’nin bölgesindeki tehlikelere işaret eden Yıldırım, “Önümüzde çok büyük bir tehlike var, bu da İsrail’in şımarıklığıdır. Bu tehlike bugünden yarına kapımıza kadar geliyor.” ifadesini kullandı.
Orta Doğu’da barışın sağlanması için bütün bölgesel dinamiklerin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “Orta Doğu’yu birlikte ele almadıktan sonra, bütün Kürt bölgelerini ele almadıktan sonra sadece Türkiye üzerinden yapılabilecek herhangi bir gelişme yeterli olmayacaktır.” diye konuştu.
– “BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIM ŞART”
İHH İnsani Yardım Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Vahdettin Kayhan, Vakfın 2016 sonrası çalışmalarına değinerek, o dönemde İnsani Yardım Masası bünyesinde “Kürt Masası”nı kurduklarını belirtti. Kayhan, bölgedeki tüm illerde STK’lerle, kanaat önderleriyle, akademisyenlerle ve aşiret reisleriyle, Kürt meselesiyle ilgili görüş beyan eden herkesle temas kurduklarını söyledi.
Kürt meselesinin yalnızca Türkiye’ye ait değil, bölgesel bir sorun olduğunu dile getiren Kayhan, “Suriye’de de Irak’ta da İran’da da aynı mesele önümüze çıkıyor. Bu nedenle bu bütüncül bir mesele, bu meselenin bütüncül olarak çözülmesi Türk-Kürt-Arap kardeşliğinin inşa edilmesi Orta Doğu’nun barışı, huzuru, güveni demektir. Bu alanda İHH olarak elimizden gelen bütün gayretleri gösteriyoruz.” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, silahların susmasından herkesten daha memnun olduğunu söyledi.
Elçi, barış tesis edilmek isteniyorsa konuşulacak biricik konunun “adalet” olması gerektiğini savunarak, “Savaşın karşısında ‘barış’, barışın temelinde ‘adalet’ vardır. Bu amaçla çıkılan yolda önümüzdeki taşları temizleyerek ilerlememiz gerekir. Barışı tesis edebilmek için objektif ve bağımsız bir yargının olması birinci öncelik olmalıdır.” diye konuştu.
Kurtulmuş, Komisyonun gündeminde yer alan konuların tamamlandığını söyledi. Komisyonun 27 Ağustos Çarşamba günü saat 11.00’de aynı salonda altıncı toplantısını gerçekleştireceğini belirten Kurtulmuş, bu toplantıda TBMM’nin önceki dönem başkanlarının dinleneceğini ifade etti. Kurtulmuş, “28 Ağustos Perşembe günü de burada saat 14.00’te Türkiye Barolar Birliğini ve hukukçuları dinleyeceğiz.” dedi.
DEM PARTİ’DEN AÇIKLAMA
DEM Parti’den yapılan açıklamada “DEM Parti Komisyon Üyeleri: İki gün boyunca dinlediğimiz tüm sunumlar geçmişin yükünün ağırlığını hatırlattı, bu yükü bizden sonraki nesillerin üstüne bırakmamak için elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz” ifadelerini kullandı.